8 Temmuz 2017 Cumartesi

ŞÜHEDAİ UHUD


ŞÜHEDAİ UHUD (Radıyallahu anhum ecmaîn)
1. Vebi Seyyidinâ Hamza İbni Abdulmuttalib el-Muhâcirîyy (R.A.)
2. Vebi Seyyidinâ Ebî Eymen Mevlâ Amr el-Ensariyy (R.A.)
3. Vebi Seyyidinâ Ebî Hanne el-Ensariyy (R.A.)
4. Vebi Seyyidinâ Ebî Suryan İbni el-Haria el-Ensariyy (R.A.)
5. Vebi Seyyidinâ Ebî Hubeyre ibn-i el-Hâris el-Ensariyy (R.A.)
6. Vebi Seyyidinâ Enes ibn-i Nadr el-Ensariyy (R.A.)
7. Vebi Seyyidinâ Uyens ibn-i Katade el-Ensariyy (R.A.)
8. Vebi Seyyidinâ Evs ibn-i el-Erkam el-Ensariyy (R.A.)
9. Vebi Seyyidinâ Evs ibn-i Sabit el-Ensariyy (R.A.)
10. Vebi Seyyidinâ İyas ibn-i Evs el-Ensariyy (R.A.)
11. Vebi Seyyidinâ İyas ibn-i Adiyy el-Ensariyy (R.A.)
12. Vebi Seyyidinâ Sabit ibn-i Amr el-Ensariyy (R.A.)
13. Vebi Seyyidinâ Sabit ibn-i Vakş el-Ensariyy (R.A.)
14. Vebi Seyyidinâ Sa’lebe ibn-i Sa’d el-Ensariyy (R.A.)
15. Vebi Seyyidinâ Sakf ibn-i Ferve el-Ensariyy (R.A.)
16. Vebi Seyyidınâ El-Hâris ibn-i Encs el-Ensariyy (R.A.)
17. Vebi Seyyidinâ El-Hâris ibn-i Evs el-Ensariyy (R.A.)
18. Vebi Seyyidinâ El-Hâris ibn-i Adiyy el-Ensariyy (R.A.)
19. Vebi Seyyidinâ Hubab ibn-i Kayzıyy el-Ensariyy (R.A.)
20. Vebi Seyyidinâ Hubeyb ibn-i Yezîd el-Ensariyy (R.A.)
21. Vebi Seyyidinâ Huseyl ibn-i Cabir el-Ensarıyy (R.A.)
22. Vebi Seyyidinâ Hanzala ibn-i Amr el-Ensariyy (R.A.)
23. Vebi Seyyidinâ Harice ibn-i Zeyd el-Ensariyy (R.A.)
24. Vebi Seyyidinâ Hallâd ibn-i Amrel-Cumuh el-Ensariyy (R.A.)
25. Vebi Seyyidinâ Hayşemle ibn-i Abi Sa’d el-Ensariyy (R.A.)
26. Vebi Seyyidinâ Zekvan ibn-i abdi Gayş el-Ensariyy (R.A.)
27. Vebi Seyyidinâ Rifâa ibn-i Amr el-Ensariyy (R.A.)
28. Vebi Seyyidinâ Rifâa ibn-i Vakş el-Ensariyy (R.A.)
29. Vebi Seyyidinâ Subey’ ibn-i Hâtıb el-Ensariyy (R.A.)
30. Vebi Seyyidinâ Sa’d ibn-i er-Rabi’ el-Ensariyy (R.A.)
31. Vebi Seyyidinâ Said ibni Süveyd el-Ensariyy (R.A.)
32. Vebi Seyyidinâ Seleme ibn-i Sabit el-Ensariyy (R.A.)
33. Vebi Seyyidinâ Sehl ibn-i Kaya el-Ensariyy (R.A.)
34. Vebi Seyyidinâ Süleym ibn-i el-Hâris el-Ensariyy (R.A.)
35. Vebi Seyyidinâ Süleym ibn-i Amr el-Ensariyy (R.A.)
36. Vebi Seyyidinâ Şemmas ibn-i Osman el-Ensariyy (R.A.)
37. Vebi Seyyidinâ Safiyy ibn-i Kayzıyy el-Ensariyy (R.A.)
38. Vebi Seyyidinâ Damra el-Cüheyniyy el-Ensariyy (R.A.)
39. Vebi Seyyidinâ Amr ibn-i Mahlid el-Ensariyy (R.A.)
40. Vebi Seyyidinâ Ubâde ibn-i el-Hashas el-Ensariyy (R.A.)
41. Vebi Seyyidinâ Abbâd ibn-i Ubâde el-Ensariyy (R.A.)
42. Vebi Seyyidinâ Abbas ibn-i Ubâde el-Ensariyy (R.A.)
43. Vebi Seyyidinâ Abdullah ibn-i Cübeyr el-Ensariyy ‘ (R.A.)
44. Vebi Seyyidinâ Abdullah İbn-i Cahş el-Ensariyy (R.A.)
45. Vebi Seyyidinâ Abdullah ibn-i Selem el-Ensariyy (R.A.)
46. Vebi Seyyidinâ Abdullah ibn-i Amr Haram el-Ensariyy (R.A.)
47. Vebi Seyyidinâ Abdullah ibn-i Amr ibn-i Vehb el-Ensariyy (R.A.)
48. Vebi Seyyidinâ Ubeyd ibn-i et-Teyyihân el-Ensariyy (R.A.)
49. Vebi Seyyidinâ Ubeyd ibn-i el-Muallâ el-Ensariyy (R.A.)
50. Vebi Seyyidinâ Utbe ibn-i Rebî el-Ensariyy (R.A.)
51. Vebi Seyyidinâ Umâre ibn-i Ziyad el-Ensariyy (R.A.)
52. Vebi Seyyidinâ Amr ibn-i Iyas el-Ensariyy (R.A.)
53. Vebi Seyyidinâ Amr ibn Sabit el-Ensariyy (R.A.)
54. Vebi Seyyidinâ Amr ibn-i el Cemuh el-Ensariyy (R.A.)
55. Vebi Seyyidinâ Amr ibn-i Kays el-Ensariyy (R.A.)
56. Vebi Seyyidinâ Amr ibn-i Mutarrif el-Ensariyy (R.A.)
57. Vebi Seyyidinâ Amr ibn-i Muâz el-Ensariyy (R.A.)
58. Vebi Seyyidinâ Antere Mevlâ Süleym el-Ensariyy (R.A.)
59. Vebi SeyyidinâKaya ibn-i Amr el-Ensarıyy (R.A.)
60. Vebi SeyyidinâKays ibn-i Muhallid el-Ensariyy (R.A.)
61. Vebi SeyyidinâKeyman ibn-i Elmaziniyyin el-Ensariyy (R.A.)
62. Vebi SeyyidinâMâlik ibn-i İyas el-Ensariyy (R.A.)
63. Vebi SeyyidinâMâlik ibn-i Sinan el-Ensariyy (R.A.)
64. Vebi SeyyidinâMâlik ibn-i Nümeyle el-Ensariyy (RA.)
65. Vebi SeyyidinâMücezzin ibn-i Ziyad el-Ensariyy (RA.)
66. Vebi SeyyidinâMus’ab ibn-i Umeyr el-Ensariyy (R.A.)
67. Vebi SeyyidinâNu’man ibn-i Mâlik el-Ensariyy (RA.)
68. Vebi SeyyidinâNu’man ibn-i Abdillah el-Ensariyy (RA.)
69. Vebi SeyyidinâNevfel ibn-i Abdillah el-Ensarıyy (R.A.)
70. Vebi SeyyidinâYezîd ibn-i Hâtib el-Ensariyy (R.A.)

“Ashâbım yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olsanız hidayete erersiniz.” (Aclûnî, 1/132)

Ashab-ı Bedir’in Hikmetleri
1- Bedir Savaşı’na katılanların cennetlik olduklarını bizzat Resulü Ekrem Efendimiz müjdelemişlerdir.
2- Savaşın seyri sırasında kendilerine Allah tarafından gönderilen meleklerin de katıldığı Kur’ân’da bildirilmiş olup bu onlar için ayrıca bir fazilet sebebidir.
3- Ehli kemâl bazı zevatın beyanına nazaran Evliyâullah’dan pek çoğu velilik makamına Bedir ehlinin mübarek isimlerini okumaya devam etmekle nail olmuşlardır.
4- Birçok hastalığa tutulan kimsenin Bedir ehlinin mübarek ismini zikr ederek bu vesile ile şifa taleb edip lütfü ilâhiye mazhar olarak hastalıklarından kurtuldukları rivayet edilmektedir.
5- Ehli irfan bir zat: “Hasta bir kimsenin başına elimi koyup halis bir niyetle Bedir ashabının adını okuduğumda mutlak şifa hâsıl olmuştur. Hatta hastanın eceli dahi gelmişse en azından rahatsızlığı hafiflemiştir.” demektedir.
6- Bazıları da: “Duadan önce Bedir ashabının isimlerinin okunmasının duânin sür’atle kabulüne vesile olduğunu” söylemişlerdir.
Cafer b. Abdullah şöyle diyor:
“Babam bana Peygamber (S.A.V.)’in bütün ashabını sevmemi vasiyet eder ve şunu ilave ederdi.
“Ey canım yavrum, Bedir ashabının adı zikr edilince duâ kabul olunur, bu mübarek isimleri zikreden kulu, ilâhi rahmet; bereket gufran ve rızâ-ı İlâhî kuşatır. Bu isimleri okuyarak hacetde bulunanın dileği mutlaka yerine getirilir…”
7- “Ehli Bedrin üzerinde bulundurmak, okumak, hıfzetmek, düşman üzerine nusret, düşmanların şerrinden vikayet ve yangın ve hırsız ve boğulmaktan sıyânet ve veba ve tâûn ve cünûn ve emrazı sâireden himayet ve zevali fark ve husûlu gına ve vefâi duyûn ve güfrânü zünûb ve keşfi kürûb ve tenviri kulûb velhâsıl cemîi matâlibi dünyeviyyeye ve mekâsıdı uhreviyyeye vusul ve celbi menfaii âlakiyye ve enfüsiyye ve ins ve cinnin mazarat-larını def etmek ve merâtibi dünyeviyyeye nail olmak için iksiri mücerreb olduğuna Meşihât-ı İslâmiyye tarafından mücahidini Islamiyyeye hediye olunmuştur.”
Şu kadar var ki: Bu mübarek isimlerin okunuşu sırasında herbirinin adı söylenince, Radıyallahü anh (Allah ondan razı olsun) demek lazımdır. Şüphe yok ki Peygamberimizin adı söylenince Sallallahü Aleyhi ve Sellem denecektir. Zira bu edebe riayet etmek, maksadın daha kısa zamanda elde edilmesinde vesiledir.
Uhud şehidleri için de duâ ve istiğfarda bulunması, Efendimize emredilmişti.
Bu sebeple bir gün Uhud’a gitti. Orada şehid olan en güzîde Sahabîleri için uzun uzun duâ etti.
Oradan döner dönmez, Mescid-i Saadete vardı. Minbere çıktı. Müslümanlara hitaben, “Ben, sizin Kevser Havuzuna ilk kavuşanınız ve sizi ilk karşılayanınız olacağım” buyurduktan sonra sözlerine şöyle devam etti:
“Ben, sizin hakkınızda benden sonraki müşrikliğe dönersiniz diye korkmuyorum. Fakat ben, sizin hakkınızda, dünyaya kapılır, onun için birbirinizi kıskanır, birbirinizi öldürürsünüz ve bunun neticesi olarak sizden öncekilerin yok olup gittikleri gibi, siz de yok olup gidersiniz, diye korkuyorum.”
ASHAB-I UHDUD
Peygamberimizin anlattığına göre bir kral vardı. Bu kralın bir kâhini vardı. Kâhin ihtiyarlayınca yetiştirilmesi için bir genç istedi. Bu genç kâhine eğitim almak için giderken yolda bir rahibe rastladı. Ondan da eğitim almaya başladı. Fakat hem eve hem de kâhine geç kalır dayak yerdi. Kâhinle rahibin dedikleri birbiriyle çelişiyordu.
Delikanlı günün birinde insanların yolunu kesen bir kervana rastladı. Elinde taş olarak “Allah’ım eğer rahibin işini kahinden çok seviyorsan bu taşla bu hayvanı öldür yoksa öldürme dedi.” Taşı attı ve hayvan öldü. Durumu rahibe anlattı. Rahip “yavrucuğum bugün sen benden daha üstünsün senin başına bela gelecek, yerimi söyleme “ dedi. Delikanlının duaları kabul oluyordu. Hataları duasıyla iyileştiriyordu. Kralın arkadaşlarından biri kör olmuştu. Birçok hediyelerle yanına gitti. Gençten kendisini iyileştirmesini istedi o da şifanın Allah’a ait olduğunu iman etmesi gerektiğini söyledi. İman etti, Allah da şifa verdi.
Padişah durumu öğrenince bu adamı tutukladı işkenceyle gencin yerini öğrendi. Genci yakalattı. Genç kendisinin bir sihirbaz olmadığını iyileştirdiği hataların şifalarını Allah’ın verdiğini söyleyip kralı Allah’a davet etti. Fakat kral ona da işkence ederek rahibin yerini öğrendi. Rahibe dininden dönmesini söyledi. Rahip dinlemeyince kral testere istedi ve rahibin başını orta yerinden ikiye ayırdı. Her parçası bir yana düştü. Meclis arkadaşına dön dedi. O da dönmeyince ona da aynısını yaptı. Genci de kendi arkadaşına teslim ederek yüksek bir dağa götürülüp tepesinden atılmasını istedi. Genç dua etti dağ sarsıldı. Ellerinden kurtulup kralın yanına geldi. Kral:
-Arkadaşlarım ne oldu? Dedi. Delikanlı:
- Allah beni onlardan kurtardı, dedi. Bunun üzerine kral gencin deniz ortasına atılmasını istedi. Gemi battı onlar boğuldular genç kurtulup kralın yanına geldi. Kral şaşırdı Genç emrettiğim işi yapmadıkça beni öldüremezsin” dedi ve halkı meydana toplayıp okunu çekip Bu gencin Rabbi olan Allah’ın adıyla demesini istedi. Ancak bu şekilde öldürebileceğini söyledi. Kral halkı meydana topladı. Gencin dediğini yaptı ve genç şehit oldu. Bunu duyan ve halk Müslüman oldu.
Kral hendekler kazdırdı ve hendeklere ateşler yaktırdı. İman edenleri ateş dolu hendeklere attırdı. O sırada hendeğin başında bir anne tereddüt geçiriyordu. Kucağındaki yavrusu “ anneciğim dişini sık hak yoldasın” dedi. O da dönmedi ve ateşe atıldı. Onlar Allah için bu işkencelere sabrettiler. Kuran’da zalimler için çetin bir ateş ve inananlar için cennet vaat edilmiştir
Selam ve dua ile

Bu Blogda Ara