Devamında şeytan der ki;
İşte ... böyle ; ya Muhammed , o emir üzerine sana geldim. Arzu ettiğini bana sor . Şayet bana sorduklarına doğru cevap vermezsem ;düşmanlarım benimle eğlenecek. Şu muhakkak ki , düşmanlarımın eğlencesi olmaktan daha zor bir şey yoktur.
Bundan sona Resullullah (s.a.) Efendimiz şöyle sordu :
- Madem ki , sözlerinde doğru olacaksın. O halde bana anlat :Halk arasında en çok sevmediğin kimdir ?
Şeytan şu cevabı verdi :
-Sensin ya Muhammed. Allah' ın yarattıkları arasında senden daha çok sevmediğim kimse yoktur. Sonra senin gibi kim olabilirki?
- Benden sonra , en çok kimlere buğuzlusun ve sevmezsin?.
- Müttaki bir gence ki ... varlığını Allah yoluna vermiştir.
- Sonra kimi sevmezsin ?
- Kendisini sabırlı bildiğim , şüpheli işlerden sakınan alimi ...
-Sonra ?
- Temizlik işinde ... yıkadığı yerleri üç defa yıkamayı adet eden kimseyi.
-Sonra ?
- Sabırlı olan bir fakiri ki ; ihtiyacını kimseye anlatmaz... Halinden şikayet etmez.
-Peki, bu fakirin sabırlı olduğunu nerden bilirsin ?
-Ya Muhammed, ihtiyacını kendi gibi birine açmaz. Her kim ihtiyacını kendi gibi birine üç gün üst üste anlatırsa, Allah onu sabredenlerden yazmaz. Sabırlı kimselerin işi buna benzemez. Hasılı , onun sabrını ; halinden , tavrından ve şikayet etmeyişinden anlarım.
-Sonra kim ?
- Şükreden zengin.
- Peki, ama zenginin şükreden olduğunu nasıl anlarsın ?
- Onu görürsem ki , aldığını helal yoldan alıyor ve mahalline harcıyor. Bilirim ki : şükreden bir zengindir.
Resullullah (s.a.) Efendimiz bu defa mevzuu değiştirdi ve ona başka bir sual sordu :
- Peki, ümmetim namaza kalkınca , senin halin nice olur?
- Ya Muhammed, beni bir sıtma tutar . Titrerim.
- Neden böyle olursun ; ya lain ?
- Çünkü bir kul , Allah için secde edince bir derece yükselir.
- Peki ya oruç tuttukları zaman nasıl olursun ?
- O zaman da bağlanırım. Taa, onlar iftar edinceye kadar.
- Peki ya hac yaptıkları zaman nasıl olursun ?
O zaman da çıldırırım.
- Peki, ya Kur'an okudukları zaman nasıl olursun ?
O zaman da, eririm. Tıpkı ateşte eriyen bir kurşun gibi eririm.
- Peki ya sadaka verdikleri zaman halin nasıldır ?
- Ha, işte.. o zaman halim pek yaman olur. Sanki sadaka veren , bir testere alır eline , ve beni ikiye böler.
-Neden öyle testere ile ikiye biçilirsin ya Ebumürre ?
- Çünkü sadakada dört güzellik vardır. Şöyle ki ;
1 - Allah-ü Teala, sadaka verenin malına bereket ihsan eyler.
2 - O , sadaka veren kimseyi halkına sevdirir.
3 - Allah-ü Teala, onun verdiği sadakayı , cehennemle arasında bir perde yapar.
4 - Allah-ü Teala, belayı sıkıntıyı ve ahları ondan defeder.