25 Kasım 2015 Çarşamba
Nefis Mertebeleri ve Ceviz Benzetmesi
Sufi anlatımında ceviz yalnızca hakikati değil aynı zamanda hakikate giden yolu da anlatmada en güzel simge olarak seçilmiştir.
Ceviz tümüyle nefse benzetilmiş ve dıştan içe doğru nefsin perdelerinin kaldırılmasıyla hakikate, yani öze nasıl ulaşılacağının bir göstergesi olarak kullanılmıştır.
Cevizin en dış kabuğu yeşil ve acı olan kabuğu Nefs-i Emare ye benzetilmiş.
Onun soyulmasıyla ortaya çıkan sert tahta kabuk Nefs-i Levvame ye,
onun soyulmasıyla ortaya çıkan kalınca kahverengi bir zar olan kabuk Nefs-i Mülhime ye
onun soyulmasıyla ortaya çıkan şeffaf ince sarımsı kabuk ise Nefs-i Mutmainne ye benzetilmiştir.
Bu şeffaf kabuk artık özü gizlemez ve özü gören iç göz de mutmain olur. Şeffaf kabuğun soyulmasıyla insan beynine benzeyen kıvrım, kıvrım cevizin kozu ortaya çıkar. Bu ise Nefs-i Raziyenin simgesi sayılır.
Bu kozun ezilip yağının ortaya çıkarılmasına Nefs-i Marziyye,
yağın içindeki kudrete de Nefs-i Safiye denmiştir.
Bu yedi aşama aşılarak öze yani Öz sırra erildiği anlatılmak istenir.
Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat Kavramlarını en güzel şekilde Mevlananın talebesine şu öğüdü anlatıyor, Sayın: Şafak Demirkaya Huu. -ŞERİAT, TARİKAT, HAKİKAT, MARİFET-
.
Hz. Mevlana, şeriat, tarikat, hakikat ve marifet arasındaki farkı soran bir öğrencisine; “Karşı medresede rahlelerine eğilmiş ders çalışan dört kişi var. Sen git bunların hepsinin ensesine bir şamar at sonra gel sana anlatayım” diye buyurur.
Öğrenci gider, birincinin ensesine bir tokat akşeder. Tokadı yiyen derhal ayağa kalkıp arkasını döner ve daha kuvvetli bir tokatla Hz. Mevlana’nın öğrencisini yere yıkar. Bu kez ikincisine tokat atar. O da derhal ayağa kalkar ve elini kaldırır. Ancak tam tokadı atacakken vazgeçip yerine oturur. Üçüncü tokatı yiyince, şöyle bir kafasını çevirip baktıktan sonra çalışmasına devam eder. Dördüncü ise, tokadı yemesine rağmen hiç oralı bile olmaz.
Bunun üzerine öğrenci durumu Mevlana Hazretleri’ne anlatır. Mevlana Hazretleri şöyle buyurur;” Birinci şeriat kapısını geçememiş biri idi. Şeriatta kısasa kısas olduğu için, tokadı yiyince kalktı, aynısını sana iade etti. İkinci, tarikat kapısındadır. Tokadı yiyince tam iade edecekti ki, tarikat öğretisinde verdiği söz aklına geldi; “Sana kötülük yapana bile iyilik yap” Onun için döndü, oturdu.
Üçüncüsü hakikat kapısına kadar gelmişti. İyinin ve kötünün tek Yaradan’dan geldiğini bildiği için, Yaradan bu kötülüğe hangi iblisi alet etti diye, merakından şöyle bir dönüp baktı. Dördüncü, hakikat kapısını da geçmiştir. İyinin ve kötünün tek sahibi olduğunu ve aynı olduğunu bildiği için, dönüp bakmadı bile!..”
Niyazi Mısri'ninde konu hakkında söylediği sözler.
Şeriatin sözleri hakîkatsiz bilinmez,
Hakîkatin sözleri tarîkatsiz bulunmaz.
Savm u salâtu zekât, günâh kirin mahveder,
Darb‐ı zikir olmasa gönül pası silinmez.
Sil gözünü dön andan bak göresin kendi özünü,
Hakîkatin güneşi doğmuş durur dolanmaz.
Kavseyn“e erişince varır gelir gemiler,
Ev‐ednâ“nın bahrına hergiz gemi salınmaz.
O deryâya dalmağa can terkin urmak gerek,
Cânına kıymayınca o deryâya dalınmaz.
Bu sûretin libâsın ver gayriye Niyâzî,
Ol bahre dalar isen şâyet geri gelinmez.