Dünyanın birçok yerinde gizemli taşlar mevcut. İstanbul’ da da bu türden gizemini koruyan çok sayıda dikili taş var. Araştırmacı Namık Talat Güraslan, parapsikolojinin ve spiritolojinin verileri ile bu konuya yaklaşım getirilebileceğini iddia ediyor.
İSTANBUL’DA BİRÇOK dikili taş bulunduğu ve bunların bir kısmının da zamanla yıkıldığı bilinmektedir. Evliya Çelebi de İstanbul’un her türlü felaket ve dertten korunması için, kentin değişik yerlerine, değişik tılsım mahiyetinde taşların dikilmiş olduğundan bahseder.
Sultanahmet Meydanı’nın dikili taşları ile bir odak oluşturması söz konusudur. Bizans döneminde Konstantin formu olarak adlandırılan bu alan, Osmanlı döneminde At Meydanı adını almıştır. Bu gravür, 19. yüzyılda Thomas Allom tarafından yapılmıştır.
Evliya Çelebi’nin tılsım dedikleri, psikotronik mahiyette işlev gören ve üzerinde odaklanan veya depolanan tesirleri yaymak suretiyle, hedef alınan her ne ise, onu istenilen yönde etkileyen çeşitli objelerdir. Çelebi, bu psikotronik objeleri ya da tılsımları şöyle sıralar:
Arkadyüs Sütunu ve tılsımı
Avratpazarı’nda, bin parça beyaz mermerden yapılmış olan, minare gibi içi boş, merdivenli yüksek bir direk ve bu direğin tepesinde tek parça beyaz mermerden bir heykel vardı. Heykel yılda bir kez değişik mahiyette bir ses çıkarır, çevredeki bütün kuşlar heykelin etrafında dönmeye başlar ve bunların binlercesi yere düşünce, halk da kuşları toplayıp yerlerdi. Söz konusu direk, eski adıyla Arkadyüs Forumu’ndaki Arkadiüs Sütunu’dur. Asıl yüksekliğinin 40 metre kadar olduğu söylenen sütunun büyük bir kısmı depremler ve yangınlar sonucunda yıkılmış, geriye 6 metrelik bir kaidesi ile tepesinden bir parça kalmıştır.
Abide, bugün Cerrahpaşa’da Avratpazarı’ ndaki evler arasına sıkışıp kalmıştır.
Çemberlitaş’ın bir diğer gizemi
Tavukpazarı’ndaki, kırmızı renkli som mermerden yapılma yuvarlak bir sütun, bugünkü adıyla Çemberlitaş, sığırcık kuşlarının çevresinde toplandıkları, uzak diyarlardan getirdikleri zeytin dalları ve zeytinlerini bıraktıkları bir taş olarak anlatılır. Bu zeytinleri yiyen rahiplerin açlıklarını giderdiklerinden de söz edilir.
Bekâretini yitiren kızları bildiriyordu…
Eskiden bir evin bahçesi içinde bulunan Fatih’teki Kıztaşı, 1908 yangınından sonra bir meydan ortasında bırakılmıştı. Yüksek bir kaide üzerinde yer alan, beyaz mermerden yapılma bir taştı. Büyük Posantin’in kızının lahti de burada dururdu. Ölünün karınca ve yılandan zarar görmesini engellerdi. Bu taş, günümüzde Kıztaşı adıyla bilinen ünlü Marsi-yanus Sütunu’dur. Yüksekliği 10 metreyi bulan bu sütunun üzerindeki heykelin, önünden geçen genç kızlardan bekâretini yitirmiş olanları haber verdiği ve bu yüzden kırdırıldığı söylenir.