Nefs-i Raziye
Kalbin mutmain olmasından sonra, insan, Allah’ın kaza ve kaderine razı olur. Nefis Allah’tan razı olur. Kaza ve kadere karşı isyan bitmiştir. Allah’a karşı tam bir teslimiyet zuhur etmiştir.
Mânâda mevcudat yok olmuştur. Beyaz veya kırmızı nurlar içinde kendini görür veya bazı renkten nurlar içinde...
Yeryüzünde herşey fânîdir. Sadece Allah bâkîdir. Hak ve Hay isimlerini çok zikreder. Huyu halim selimdir. Ahlâk-ı hamidesi tekamül etmiştir. Herkes ondan razıdır. Fenafillah ve hemen arkasından bekabillah hali zuhur eder. Her gezip yürüdüğü yerde “Enel Hak” der. Bu mecrada Mevlâna şöyle der;
“O’nun küpünün rengi, Allah boyasıdır; o küpte herşey bir renge boyanır / Birisi o küpe düşse de sen ona kalk çık küpten desen, neşesinden der ki: Beni kınama, küp benim / O küp benim demek ben Hakk’ım (Ene’l-Hak) demektir, rengi ateş rengidir, ama gene de demirdir o / Demirin rengi, ateşin renginden yok olmuştur, susuyor görünür ama ateşlikten dem vurmaktadır / Madenden çıkan altın da kızıllaştı mı, dilsiz dudaksız söylediği söz ”ben ateşim" sözüdür / Ateşin renginden, ateşin huyundan alevlenmiştir de “ben ateşim, ben ateşim” der durur / “Ateşim ben” der, şüphen varsa, ateş olmadığımı sanıyorsan bir dene, elini bir değdir bana / Ateşim ben, şüphen varsa bir soluk, yüzünü yüzüme koyuver."
Bu oluştan mürşidin nazarı ile geçilir. Devamlı vahdet halinde bulunur. Şöyle der Hz. Mevlâna;
“Kul, varlığından mutlak olarak fânî olmadıkça tevhid, onun zatında tahakkuk etmez / Tevhid hulûl değildir, senin yok olmandır; yoksa asılsız lâflarla hiçbir bâtıl hak olmaz.” “Kim, nefsi öldü de kötü huylardan arındıysa Tanrı’ya ulaşır derler. Hâşâ, Tanrı’ya değil, Tanrı yoluna ulaşır; böyle olmazsa zaten o, noksan sıfatlardan münezzeh olan Tanrı’nın yolundan azmış olur.”
Mevlâna bu makamda ehadiyet deryasına garkolmuş bir halde konuşur: “Ne rengim var benim, ne nişanım. Benim de bildiğim sırlar var diyeceksin ama hem o sırlarım ben, hem o sırları saklayanım. Ben bir denizim. Kendi varlığı içinde taşan uçsuz bucaksız.”
“İki dünya yok oldu gitti bende
Sen bizim aynamızsın ey can
Amma yaptın dedi o da ne demek
Şu gördüklerin hep benim
Yoksa dedim sen o musun?
Ey kendine gel sus dedi.
Bak bana apaçık ortadayım da gene gizliyim.
Sen beni gör asıl beni"
Başka mısralarında şöyle der:
“Ama sen canı da bir bil teni de
Yalnız sayıda çoktur onlar alabildiğine
Hani şu bademler gibi bademler gibi
Ama hepsinde de yağ bir."