Nefs-i Emmâre
Nefsin ilk basamağıdır, kötüyü emreder. Hak düşünülmez, gaye ve gayeye varmak için dünülenler batıldır. Islahı için, uyulan kimsenin sözlerini paha biçilmez mücevherdir diye değerlendirip onun nazarına mazhar olmak için gayret etmek gerektir. Zor bir düşmandır. Hiçbir mücadele onunla yapılan kadar zor olmaz. Bu mücadelede tevhid başı çekerse kurtuluş kolaydır. Yani çokça “Lailahe illallah” demek. Vücut ülkesini tasarrufu altına aldığı an, akıl, irade, hisler kısaca herşey onun emrindedir. Böyle insan hem maddeten, hem mânen tehlikelidir.
Hakikat önünde en aşırı karanlıktır. “Nefs-i emmare kötülüğü emreder.” Nefsin bu hali adeta vahşi hayvanların, korkunç manzaraların olduğu bir karanlık vadiye benzer. İnanmayan insanların halidir bu. Hakikatin zıddı kâmilidir. Ve de ruhun ayağına takılan kelepçedir. Bu mertebede olan insan doğruyu göremez. Doğruya yanlış der. Mevlâna bu vadideki insanları ahırdaki mahluklar olarak beyan ediyor.
Mevlâna, Mesnevî’sinde bir kâmilin şaşı olan müridinden bahseder. Bu kâmil insan, müridine der ki: “Evladım, bana testiyi getir.” Mürid, şaşı olduğu için testiyi iki görür. Ve, “Sultanım testi iki tane, hangisini getireyim?” der. O kâmil, bir hakikatın ispatı için ona, “O zaman birini kır, ötekini getir.” der. Mürid birini kırdığında elinde sadece testinin sapı kalır. İkinci bir testinin olmadığı hakikatı ile karşılaşır.
Mevlâna, bu misali nefs-i emmaredeki insanların hakikat karşısında şaşı olduğunu beyan için zikreder. Evet, nefs-i emmarede bulunan kimseler gerçeği göremez ve hakkı batıldan ayıramazlar, bu sebeple devamlı hatâ ve isyan ederler. Mevlâna, nefsi diğer sûfîler gibi çeşitli sembollerle anlatır:
“Putların anası bir put olan nefsinizdir; çünkü put yılandır; nefis putuysa ejderha / Nefis, demirle taş gibidir; put o çakmak taşından sıçrayan kıvılcımdır; o kıvılcım suyla söner gider / Fakat çakmak taşıyla demir, ne vakit suyla söner? İnsanoğlu bu ikisi kendisiyle oldukça nasıl esenliğe ulaşır? / Testide gizli duran kara sudur; nefsi ise bu kara suya kaynak bil / O yontulmuş put, kara sele benzer; put yonan nefisse ana yoldaki kaynaktır / Bir parçası yüzlerce testiyi kırar ama kaynağın suyu durmadan dinlenmeden çoşar kaynar / Put kırmak kolaydır, pek kolay; fakat nefsi kırıp geçirmeyi kolay görmek bilgisizliktir, bilgisizlik / Ey oğul, nefsin şeklini arıyorsan yedi kapılı cehennemin hikayesini oku / Her solukta bir düzeni vardır nefsin, her düzeninde de yüzlerce Firavun, o Firavunlara uyanlarla beraber batar gider / Mûsâ’nın Rabbine, Mûsâ’ya kaç, Firavunluk ederek iman suyunu dökme / Ahad’e AHMET’e el et; a kardeş kurtul nefis Ebu Cehilinden.”
İşte Hz. Mevlâna’nın beliğ olarak ifade ettiği bu menfi halin geçilmesi kurtuluş için zarurîdir, şarttır.
Nefsin bu mertebesinde kelime-i tevhid ve riyazet gerekir. Mevlâna, bu dönemi, babasının halifesi Seyyid Burhaneddin ile aşmıştır. Oruç, zikir ve çile gibi nefsi terbiye metodlarıyla...